YENİÇERİ (1)
Bugün eminim ki, Amerikalılar’ın Comics’ini okuyan okumayan, İtalyanlar’ın Fumetti’sini daha çizgi roman bulan ya da Fransız-Belçika ekolüne hayran olan herkes bir Türk çizgi kahramanın hayalini kurmuştur. Geçmişteki ve günümüzdeki bir takım yerel karakterleri de göz önüne alsak, arzu edilen kahramanın hala bulunamamış olduğu gerçeğiyle karşılaşırız. Maalesef kitleleri peşinden sürükleyecek popstar bir kahramanımız hiç olmamıştır. Evet bir çok kahraman çizildi ve beğensek de beğenmesek de sevgi ve saygıyla anarız onları. Ama kitle imha kahramanımız yok, yok, yok, olmadı....
Sonunda 2000 yılında bu isteğimiz gerçekleşti. Amatör çizerlerimizin Türk bayraklı kahraman tasarımlarına hiç benzemese de bir kahraman Amerikan çizgi romanında yer buldu ve tek sayılık da olsa kendi dergisine kavuştu. DC Comics, Planet DC adıyla çıkardığı seri içerisinde olayın Türkiye, İzmit’te geçtiği ve kahramanının gerçek adıyla Selma Tolon, süper kahraman kod adıyla ise JANISSARY / YENİÇERİ olduğu öyküsünü yayınladı. Bu sayede Türk okuyucularının yıllardır özlemini çektiği bir düşü gerçekleştiren DC, diğer yandan tarihiyle, diniyle, politikasıyla, mitolojisiyle, bayrağıyla Amerikan okuyucusuna hayli doyurucu bir Türkiye öyküsü de sunmuş oldu.
Hikayeye geçmeden önce bu yazının yazılmasına neden olan "farkımıza varılmışlığımızın ve varılmışlıklarımızın" yarattığı psikolojiye; yüzeysel de olsa, değinmek istiyorum.
Yıllarca iki tür ele alınış şeklimiz oldu ve biz onları ya sevdik ya da nefret ettik. Bunların ilki propaganda ve karalama amaçlı (çoğunluğu sinema alanındaki) üretimler oldu. İçin için bu filmlerde (en esnek olanımız dahi), caaanııım memleketimizin kötülenişini eleştirdik, konuştuk ve çoğunlukla da kırıldık. Neyse ki bu kırgınlığın verdiği şevkle, bugün çok güzel işlerle sesimizi hak ettiğimiz kalitede duyurmaya da başladık. Bu, yanlı farkımıza varılmışlığımızın kısa öyküsüdür.
Bir de gururumuzu okşayan şeyler oldu tabii. Belki bunlar bir Avrupalı için anmaya bile değmez şeylerdir ama biz günlerce çene patlattık bu mevzulara. Mesela Şark Ekspresinde Cinayet’in son durağı İstanbul’du. Sonra o dönem çekilen filmlerin bir çoğunda İstanbul mekan ya da konu oluyordu. SAS romanlarında bir de İstanbul casusiyesi vardı. Son olarak James Bond ve Jackie Chan filmleri burada çevrildi. Hem Armegeddon filminde Ortaköy camii ve Boğaz köprümüz göründü. Batman filminde Poison Ivy bir Türk hamamını üs yaptı. Sonra daha bir sürü ufacık minicik şeylerde miniminnacık da olsa var olduk.Yani bunlar ve benzerlerinde bizler anılmışız diyerek mutlu mesut bilmeyenlere anlattık, bilenlerle de karşılıklı övüştük.
İşte bu minik "aaaa, oradaymışız"ların beş-on tık üstüne çıkıldı dostlar ve Türk kahramanlı bir çizgi roman yapıldı.
Şimdi öyküye girmek gerekir belki ama, iki başlığı daha şöyle bir elden geçirmek gerekiyor:
a. Comics endüstrisi
b. Amerikan politikası ve sanat
Tüketim öyle hızlıdır ki bir anda dünyaya musallat olan Comics endüstrisi, kıyıda köşede kalmış bütün kültürlere saldırır oldu.
a. Comics Endüstrisi
Tüketim öyle hızlıdır ki bir anda dünyaya musallat olan Comics endüstrisi, kıyıda köşede kalmış bütün kültürlere saldırır oldu. Bir anda Samson, Gılgamış, Kimeyra aslanı, Aztek, Shiva, Amazon, Thor vs. gibi dünya mitolojisi kahraman ve kişileri Comics'te karşımıza çıkmaya başladı. Zaman içinde de bütün dünyanın aslında Amerikalı oluşunu kanıksanır olduk (ya da hala Amerikalı olamadığımız için biraz hayıflandık).
Bu bir yanlış mıdır? çizgi roman sanat ise içinde politika barındırması doğru olmaz mı?
b. Amerikan Politikası ve Sanat
Bu bir yanlış mıdır? çizgi roman sanat ise içinde politika barındırması doğru olmaz mı? Olur, olmakta. Onaylasak da onaylamasak da Comics - politika sanat kaynaşmasını kendi yorumunca gerçekleştirmektedir.
Anime Sanatı - Anime Pictures anime Images, anime Photos Fantastik Resimler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen beğendiğiniz konulara yorumlar yazarak, diğer kullanıcıların takip etmesinde yarar sağlayınız.
Yaşam Resim Walpaper Galeri Photographic screensavers and wallpaper