Translate

kimdir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kimdir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Ekim 2011 Pazar

YENİÇERİ (3)

YENİÇERİ (3)



Ümit Kireççi'nin Yeniçeri'nin esrarına tuttuğu ayna üçüncü bölümüyle perdeyi kapıyor.

İlk bölümde Amerikan çizgi romanına ve ulusal bir süper kahramanımızın olmayışına değinip giriş yapmış, ikinci bölümde Yeniçeri öyküsünü 32 kısım tekmili birden anlatmıştık. Şimdi kaldığımız yerden devam ediyoruz:

Öykü böyle. Bilmem size tanıdık gelen şeyler var mı? Doğu-batı arası köprü, irticacı subaylar, Atatürk’ün mirasını yıkmak isteyen aşırı islamcılar, camiiden yönetilen yıkım ve felaket, inanç adı altında kötülük, inanç karşıtı gibi görülen ama camiide Allah önünde secde eden laik insanlar, Balkan ve Orta-doğuya yayılabilecek savaş, gericilik, için için kaynayan Güneydoğu...

Açıkçası öyküyü parçalara ayırdığımızda karşımıza Amerika’nın Türkiye politikasına dair güçlü veriler çıkıyor. Ya da iyi yumuşak bir deyişle bizim yaşadıklarımızın çarpıtılmış bir aynası. Ancak kesin olan Türkiye’nin AB’ye girme sürecinde Amerika’nın desteği, aşırı uç İslamcı kesime karşı mücadelesine yardımları, PKK vs... tepkisi, Apo’nun yakalanması, Irak ve Kıbrıs konularında bariz bir şekilde yanımızda oluş mesajlarının ipuçları 4 yıl önce yazılmış bu öyküde karşımıza çıkıyor.

Dahası Bosna üzerinden bütün Balkanlar ve Kuzey Irak’ta Türk nüfusu gerçeğiyle dinsel bağların olası bir Türkiye karmaşasında dünyayı nasıl etkileyeceği öngörüsü öyküye yine aynı oranda yansımış durumda.

Bu nedenle ben bu öyküyü basit bir kurmaca olarak ele alamıyorum. Hele ki serinin diğer öyküleriyle kıyaslanınca bu hiç olmuyor. Kaldı ki takip edenler Marvel’ın yayınladığı ELECTRA dergisinde, orta-doğuya dair birtakım mesajların verildiğini ve hatta o dönem Başbakan olan Bülent Ecevit’in birebir çizilerek ağzından yazılar yazıldığını hatırlarlar.

Bununla beraber aynı günlerde JLA’nın 2000 yılı temmuzunda başlayan, 43 – 46 sayıları arasında yine çok yakın bir öykü ele alınmıştır. Ortadoğulu terörist Ra’s al Ghul (Batman’nın ezeli düşmanı) barış görüşmelerinin sürdüğü bir dönemde eyleme geçer. Öykü adı: BABİL KULESİ.
( Öykü İncilden: Hani Babilliler tanrı katına ulaşmak için kule inşa ederler. Hani Tanrı kızar ve kuleyi yıkar. Dahası dünyada tek lisan varken insanların dillerini de karıştırır... İletişim sorunu yaratır ya... Öykü ona öykünmüş.(Babil Iraktadır duyurulur).

Ra’s al Ghul, dünya lisanlarını yok eder. Kendisini engellemesin diye süper kahramanları da bir bir bertaraf eder. Sonra da hazır barış görüşmeleri durmuşken Rhapastan (hayali ülke) sınırından Türkiye’ye kimyasal bomba atmaya kalkışır. Arapsı esmerlikteki insanların yaşadığı bu ülkeyle Türkiye’nin gireceği bir savaş dünyayı içine çekecektir. Neyse ki kahramanlar toparlanır, içeriden ihanete uğramalarına rağmen Türkiye-Rhapastan savaşını durdurarak dünyayı Orta Doğu’dan başlayacak savaştan kurtarırlar.

DC demiş ki haydi üç-beş ülkeden süper kahraman yaratalım. Sen, sen, sen araştırın-yazın.

Şimdi derin bir nefes alarak okuduklarınızı sindirin derim ben...!

İki Türkiye öyküsü, ikisi de yaklaşık aynı mesajları veriyor ve ikisi de DC’nin en çok satan dergisi JLA da yayınlanıyor, aynı yılda. Bu kadarı tesadüf olamaz, sanırım...

Bu öykünün politik alt yapısı hakkında sizleri ikna etmek adına daha fazla şey yazmaya niyetim yok. Zaten bu tezime dair elimde somut kanıt da mevcut değil. Ancak göstergeler bize şu ya da bu şekilde (her sanat eserinde olduğu gibi) bir takım veriler sunuyor. Yorumun doğru olup olmadığı okuyanların sayısının artması ve düşüncelerini paylaşmalarıyla doğru orantılı.

Biraz düşününce ortaya şu olasılık da çıkıyor:

DC demiş ki haydi üç-beş ülkeden süper kahraman yaratalım. Sen, sen, sen araştırın-yazın. Bu derginin yazarı Brian K. Vaughan araştırmış ve belki basından, belki internetten, belki de yetkili ağızlardan derlediklerini toparlamış; biraz da kendi düşüncelerini serpiştirmiş ve senaryoyu kotarıvermiş. Olamaz mı? Hem de hiç politik bir gönderme yapmak istememiş? Yani olur ya....

İçeriğinde ne bulunursa bulunsun, hayal ettiğimiz olay gerçekleşti. Nihayet bizim, Amerikalıların comics evreninde, ay-yıldızlı bayrağımızı taşıyan bir hero’muz var artık. Hatta bu hero JLA’e davet bile edildi. Hem de bizi görmek istedikleri kriterler ölçüsünde bir temsilci söz konusu. Laik, çağdaş, idealist, modern, inançlı, vatansever ve başarılı...

İlk icraat olarak da Türkiye başbakanını teröristlerin suikastinden kurtararak vatanseverliğini dışa vurur

Şimdi gelelim Yeniçeri heromuzun güçlerini kazanma öyküsüne. Maceranın sonundaki bir bölümde kahramanın kökenlerini anlatan bir orijin öyküsüne de yer verilmiş:

1566 yılında DC okurlarının yakınen tanıdığı iblis Etrigan, İzmit’e yaratık ordusuyla saldırır. Kanuni Sultan Süleyman şanlı ordusuyla karşı koysa da başarısız olur. Bu sırada Merlin ortaya çıkar ve Arthurvari bir Excalibursal buluşla, Kanuninin kılıcını taşa saplar, bir büyü kitabını da yanına bırakır. Etrigan avucunu yalr ve gelecekte dönmek üzere gider.

Yıl 1999 İzmit depremi. Doktor Selma Tolon, depremzedelere yardım ederken yeraltına düşer. Kılıcı ve kitabı bulur, çarşaflı şalvar karışımı, kırmızı üstüne ay-yıldızlı kostümlü Yeniçeri’ye dönüşür, ilk icraat olarak da Türkiye başbakanını teröristlerin suikastinden kurtararak vatanseverliğini dışa vurur.

Aslında dergiyi okuma imkanı bulanlar benimle hem fikir olacaklardır. Çıkış öyküsü fazla basit ve fazla zorlama kurmaca; ancak yer yer türkçe konuşmaların geçmesi, isimlerin türkçe olması inanılmaz bir zevk veriyor. Bir de hayal ettiğimiz gibi kahramanlık merkezi olarak İstanbul yerine İzmit merkez alınmış. Dahası ülkemizi temsil eden süper kahraman da bir kadın olmuş (Ben çok hoşlandım ama acemi çizerler nedense hep bayrak desenli bir erkek kahraman çizmeye eğilimli oldukları için hayal kırıklığına uğramış olabilirler).

Kısacası artık Amerika’da böyle de varız arkadaşlar. Ora okuyucusu Türkiye’yi duydu.Hem de bayrağıyla, kişiliğiyle ve en önemlisi politik kimliğiyle.

Merak edip okumak isteyenlere ek kaynak:

PLANET DC ANNUAL 2000

JLA AUGUST 2000 ANNUAL 4

Anime Sanatı - Anime Pictures anime Images, anime Photos Fantastik Resimler

Jaissary / Yeniçeri Kimdir? Çizgi Romanın Analizi

Jaissary / Yeniçeri Kimdir? Çizgi Romanın Analizi Amerikan ÇİZGİROMANI, Türk Politik HAYATININ AYNASIDIR!:

YENİÇERİ (1)



Bugün eminim ki, Amerikalılar’ın Comics’ini okuyan okumayan, İtalyanlar’ın Fumetti’sini daha çizgi roman bulan ya da Fransız-Belçika ekolüne hayran olan herkes bir Türk çizgi kahramanın hayalini kurmuştur. Geçmişteki ve günümüzdeki bir takım yerel karakterleri de göz önüne alsak, arzu edilen kahramanın hala bulunamamış olduğu gerçeğiyle karşılaşırız. Maalesef kitleleri peşinden sürükleyecek popstar bir kahramanımız hiç olmamıştır. Evet bir çok kahraman çizildi ve beğensek de beğenmesek de sevgi ve saygıyla anarız onları. Ama kitle imha kahramanımız yok, yok, yok, olmadı....

Bu Türk kahraman özlemimiz hiç tek yönlü olmadı bunu da belirtmek gerekir hemen. Gönlün istediği bizde basılan bir kahramanın öyküleri olduğu gibi dünya çizgi romanında da birilerinin mitolojimizi ve tarihimizi işleyerek kahramansal düzeyde kullanmasıydı. Birileri bizi işleyecek, biz de farkımıza varılmışlığımızın tadını çıkaracaktık.

Sonunda 2000 yılında bu isteğimiz gerçekleşti. Amatör çizerlerimizin Türk bayraklı kahraman tasarımlarına hiç benzemese de bir kahraman Amerikan çizgi romanında yer buldu ve tek sayılık da olsa kendi dergisine kavuştu. DC Comics, Planet DC adıyla çıkardığı seri içerisinde olayın Türkiye, İzmit’te geçtiği ve kahramanının gerçek adıyla Selma Tolon, süper kahraman kod adıyla ise JANISSARY / YENİÇERİ olduğu öyküsünü yayınladı. Bu sayede Türk okuyucularının yıllardır özlemini çektiği bir düşü gerçekleştiren DC, diğer yandan tarihiyle, diniyle, politikasıyla, mitolojisiyle, bayrağıyla Amerikan okuyucusuna hayli doyurucu bir Türkiye öyküsü de sunmuş oldu.

Hikayeye geçmeden önce bu yazının yazılmasına neden olan "farkımıza varılmışlığımızın ve varılmışlıklarımızın" yarattığı psikolojiye; yüzeysel de olsa, değinmek istiyorum.

Yıllarca iki tür ele alınış şeklimiz oldu ve biz onları ya sevdik ya da nefret ettik. Bunların ilki propaganda ve karalama amaçlı (çoğunluğu sinema alanındaki) üretimler oldu. İçin için bu filmlerde (en esnek olanımız dahi), caaanııım memleketimizin kötülenişini eleştirdik, konuştuk ve çoğunlukla da kırıldık. Neyse ki bu kırgınlığın verdiği şevkle, bugün çok güzel işlerle sesimizi hak ettiğimiz kalitede duyurmaya da başladık. Bu, yanlı farkımıza varılmışlığımızın kısa öyküsüdür.

Bir de gururumuzu okşayan şeyler oldu tabii. Belki bunlar bir Avrupalı için anmaya bile değmez şeylerdir ama biz günlerce çene patlattık bu mevzulara. Mesela Şark Ekspresinde Cinayet’in son durağı İstanbul’du. Sonra o dönem çekilen filmlerin bir çoğunda İstanbul mekan ya da konu oluyordu. SAS romanlarında bir de İstanbul casusiyesi vardı. Son olarak James Bond ve Jackie Chan filmleri burada çevrildi. Hem Armegeddon filminde Ortaköy camii ve Boğaz köprümüz göründü. Batman filminde Poison Ivy bir Türk hamamını üs yaptı. Sonra daha bir sürü ufacık minicik şeylerde miniminnacık da olsa var olduk.Yani bunlar ve benzerlerinde bizler anılmışız diyerek mutlu mesut bilmeyenlere anlattık, bilenlerle de karşılıklı övüştük.

İşte bu minik "aaaa, oradaymışız"ların beş-on tık üstüne çıkıldı dostlar ve Türk kahramanlı bir çizgi roman yapıldı.
Şimdi öyküye girmek gerekir belki ama, iki başlığı daha şöyle bir elden geçirmek gerekiyor:

a. Comics endüstrisi
b. Amerikan politikası ve sanat

Tüketim öyle hızlıdır ki bir anda dünyaya musallat olan Comics endüstrisi, kıyıda köşede kalmış bütün kültürlere saldırır oldu.

a. Comics Endüstrisi

Bildiğimiz üzre comics endüstrisi seri halde üretim yapmaktadır. Bu üretim için de işlenen konuların bir kısmı yeni yaratımken çoğunluğu dünya yazılı ve sözlü edebiyat geleneklerinden elde edilmektedir. Bunun sebebi de seri üretim sırasında hızlı bir tüketimin söz konusu olmasıdır. Comics dünyasını yakından takip edenler bilir, öncelikle Amerika tarihinin kısacık öyküleri ele alınmıştır. Sonra dünya klasikleri, sonra II. Dünya savaşı, İncil, Kızılderililer’in masalları, ana kıta Avrupa'dan aktarılan tarih, şu, bu...



Tüketim öyle hızlıdır ki bir anda dünyaya musallat olan Comics endüstrisi, kıyıda köşede kalmış bütün kültürlere saldırır oldu. Bir anda Samson, Gılgamış, Kimeyra aslanı, Aztek, Shiva, Amazon, Thor vs. gibi dünya mitolojisi kahraman ve kişileri Comics'te karşımıza çıkmaya başladı. Zaman içinde de bütün dünyanın aslında Amerikalı oluşunu kanıksanır olduk (ya da hala Amerikalı olamadığımız için biraz hayıflandık).

Bu bir yanlış mıdır? çizgi roman sanat ise içinde politika barındırması doğru olmaz mı?

b. Amerikan Politikası ve Sanat

Ve Amerikan politikasıyla, Comics'i arasındaki sıkı ilişki... Bu bölümde çok uzun şeyler yazacak değilim. Yazılanlar çizilenler ortada. Amerikan sinema, edebiyat ve çizgi romanında Amerikan politikasının mutlaka iletildiği bilinen bir gerçek.

Bu bir yanlış mıdır? çizgi roman sanat ise içinde politika barındırması doğru olmaz mı? Olur, olmakta. Onaylasak da onaylamasak da Comics - politika sanat kaynaşmasını kendi yorumunca gerçekleştirmektedir.
Anime Sanatı - Anime Pictures anime Images, anime Photos Fantastik Resimler

Bremen Mızıkacıları Kimdir - Bremen Mızıkacıları Hakkında


Grimm kardeşlerin yazdığı masallardan biridir. Fabl uslübunda yazılmıştır. Sahiplerinin kendilerine olan kötü tutumundan dolayı evden kaçan bir eşek,bir köpek ,bir kedi, ve bir horozun Bremen'e gidip orada müzisyenlik yapma düşleri ana temadır. Yola çıkarak iyi arkadaş olurlar. Hırsızların girdiği bir evin önünde dururken bir canavar silüetini andırmaları(eşek üstünde köpek,onun üstünde kedi,onun üstünde de horoz) ve hepsinin bağırması sonucu ortaya çıkan kakafoni hırsızları korkutur.Kaçan hırsızlar bir daha buraya gelmezler; sonra da bu evde bu dört kafadar beraber kalırlar.


BREMEN MIZIKACILARI

Vaktiyle bir adamın bir eşeği varmış. Bu eşek çuvalları bıkmadan usanmadan yıllarca değirmene götürmüş. Fakat artık gücü kalmamış, işe yaramaz bir duruma düşmüş. Sahibi onu boş yere beslemek istemiyormuş. Eşek de işlerin yolunda olmadığını sezmiş, başını alıp çıkmış, Bremen yolunu tutmuş. Orada kent çalgıcısı olabileceğini sanıyormuş.
Eşek böylece az gitmiş, uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş; yolda boylu boyunca yatan bir av köpeğiyle karşılaşmış. Hayvan, koşmaktan yorulmuş köpekler gibi soluyup duruyormuş. Eşek sormuş: - Ne soluyup duruyorsun böyle bakayım, bekçi baba?
Köpek: - Sorma, demiş, yaşlandım. Günden güne güçten düşüyorum. Avda koşamıyorum diye sahibim beni öldürmek istedi... Ben de kaçıp kurtuldum. Bundan sonra karnımı nasıl doyuracağım bilmem!
Eşek: - Sana bir şey söyleyeyim mi, demiş, ben Bremen'e gidiyorum... Kent çalgıcısı olacağım... Benimle gel, sen de bandoya gir! Ben lavta çalarım, sen de davul...
Bu öneri köpeğin hoşuna gitmiş. İkisi birlikte yola çıkmışlar. Aradan uzun zaman geçmemiş. Yolun kıyısında bir kedi görmüşler. kedinin suratından düşen bin parça oluyormuş.
Eşek: - Ne o? İşin sarpa mı sardı yoksa, yaşlı palabıyık? demiş.
- İnsanın başında ateşler yanarken nasıl neşeli olur? Artık yaşım ilerledi. Dişlerim kütleşti... Farelerin peşinde koşacağıma sobanın arkasında oturup pinekliyorum. Bu yüzden hanımım beni suya atıp boğmak istedi. Ben kaçıp kurtuldum ama son pişmanlığın yararı olmuyor. Şimdi nereye gideyim? - Bizimle birlikte gel. Müzikten anladığın bilinir. Oraya varınca kent mızıkacısı olursun!
Kedi bu sözü hoş karşılamış, onlarla birlikte yola çıkmış. Bu üç yurt kaçağı bir çiftliğin önünden geçerken selamlık kapısının üstünde cıyak cıyak öten bir horoz görmüşler; eşek: - Sesin insanın iliğine kemiğine işliyor... Neyin var kuzum? demiş. Horoz:
- Havanın güzel olacağını haber verdim. Bugün bizim sevgili hanımımızın günüdür. "Kristkind"ciğin gömleğini yıkamıştı. Onu kurutmak istiyor. Ama yarın pazar, konuklar gelecek. Onun için hanım hiç acımadan aşçı kadına söyledi. Yarın benim çorbamı yiyecekmiş. Nasıl olsa bu akşam kellem uçacak. Bari ben de gırtlağım yırtılıncaya kadar bağırayım dedim. Eşek:
- Zavallı albaş, demiş, öyleyse bizimle gel daha iyi. Biz Bremen'e gidiyoruz. Nerede olsan ölümden daha iyisini bulabilirsin. Sesin güzel... Hepimiz bir arada şarkı söylersek hoş bir şey olacak kesin. Horoz bu öneriyi beğenmiş. Dördü birlikte yola çıkmışlar.
Bunlar bir günde Bremen'e varamamışlar. Akşam olunca bir ormana gelmişler; burada geceleyelim demişler. Eşekle köpek büyük bir ağacın altına uzanmışlar. Kediyle horoz da dallara çıkmışlar, ama horoz en tepedeki dalları daha güvenli bulmuş, oraya uçup tünemiş. Horoz uykuya dalmadan önce bir kez daha çevresine bakınmış. Uzakta küçük bir ışık görür gibi olmuş, arkadaşlarına seslenmiş: "Işık görünüyor, yakınlarda bir ev olsa gerek!" demiş. Eşek:
- Öyleyse kalkalım, hemen oraya gidelim. Burada rahat edilmiyor demiş. Köpek orada birkaç parça kemik, biraz et bulursa pek hoşuna gideceğini düşünmüş.
Bunun üzerine ışığın bulunduğu yana doğru yola koyulmuşlar. Yaklaştıkça ışığın parıltısı artmış. Sonunda haydutların barındığı eve gelmişler. İçlerinde en irisi eşek olduğu için pencereye o yaklaşmış, içeriye bakmış. Horoz sormuş:
- Neler görüyorsun, babacan? Eşek:
- Neler mi görüyorum? demiş. Kurulmuş bir sofra... Üstünde her türlü yiyeek, içecek var... Haydutlar oturmuş, keyif çatıyorlar. Horoz:
- Tam bize göre bir iş, demiş. Eşek:
- Ah sorma kardeş demiş, şu sofranın başında biz olsak ne olurdu sanki? Haydutları buradan nasıl kaçıralım? diye her kafadan bir ses çıkmış. Sonunda bir çare bulmuşlar: Eşek ön ayaklarını kaldırıp pencereye dayayacak. Köpek eşeğin sırtına çıkacak. Kedi köpeğin üstüne tırmanacak. Horoz da uçacak, köpeğin tepesine konacak!
Dedikleri gibi yapmışlar. Sonra biri işaret verince hep bir ağızdan şarkı söylemeye başlamışlar: Eşek anırmış, köpek havlamış, kedi miyavlamış, horoz da ötmüş. Sonra şangur şungur pencereden içeri dalıvermişler! Haydutlar bu korkunç bağırışmayı duyunca oldukları yerde havaya fırlamışlar. İçeriye herhalde bir hortlak girdi sanmışlar. Evden çıkıp ormana doğru kaçmaya başlamışlar.
O zaman dört ahbap sofranın başına kurulmuşlar, haydutların artıklarına saldırmışlar. Sanki kırk yıldan beri açmış gibi, yemekleri atıştırmışlar. Dört çalgıcı işlerini bitirine ışığı söndürmüşler. Herkes kendi keyfine göre rahat edebileceği bir yer aramış: Eşek gübrelerin üzerine uzanmış, köpek kapı arkasına, kedi ocakta sıcak külün yanına, horoz da bir tüneğin üstüne...
Yol yorgunu oldukları için az sonra da hepsi uykuya dalmış. Vakit gece yarısını geçmiş. Haydutlar uzaktan bakmışlar, artık evde ışık yanmıyor, her yan da sessiz. Elebaşıları:
- Boş yere mantara basmamalıydık ama oldu! demiş. İçlerinden birini oraya yollamış, eve baktırmış. Gönderilen adam her yanı sessiz bulmuş, mutfağa girmiş. Lamba yakmak istemiş. Kedinin parıldayan gözlerini yanık ateş sanmış, kükürtlü bir çöp almış, bunu ateşte tutuşturmak istemiş. Ama kedi şakadan anlar mı? Hemen adamın suratına atılmış, tırmık içinde bırakmış.
Haydudun korkudan ödü patlamış, arka kapıdan fırlayıp kaçmak istemiş ama oracıkta yatan köpek üstüne saldırmış, bacağını ısırmış. Adam avludan, gübrelere basıp kaçarken eşek de arka bacaklarıyla hatırı sayılır bir çifte savurmuş. Bu gürültülere uyanan horoz da: - Ö ö rö ö... diye avazı çıktığı kadar ötmeye başlamış.
Haydut alabildiğine koşarak soluk soluğa elebaşının yanına gelmiş: - Sormayın demiş, evde korkunç bir cadı oturuyor. Suratıma doğru tısladı, uzun tırnaklarıyla yüzümü gözümü tırmaladı. Kapının önünde bir herif duruyor. Elinde bir kama var. Bacağıma sapladı. Avluda bir karakoncoloz yatıyor. Beni meşe sopasıyla patakladı. Damda da yargıç oturuyor: "Getirin şu keratayı bana!" diye bar bar bağırıyordu. Zor kaçıp kurtuldum ellerinden...
O günden sonra haydutlar bir daha eve girme gözüpekliğini gösterememişler ama burası dört Bremen çalgıcısının pek hoşuna gitmiş. Artık buradan çıkıp gitmek istememişler.




Anime Sanatı - Anime Pictures anime Images, anime Photos Fantastik Resimler

Harry Potter Kimdir - Harry Potter Hakkında

Harry Potter Kimdir? Harry Potter Hakkında Hogwarts'tan Önceki Hayatı
Harry Potter, 31 Temmuz 1980 tarihinde Godric's Hollow, İngiltere'de doğmuştur. James ve Lily Potter'ın tek oğludur. Henüz bebekken annesi ve babasını Lord Voldemort'un düzenlediği bir saldırı sonucu kaybetmiştir. 1981 yılında Harry Potter'ı öldürmek için yapılan saldırıda önce Harry'nin babası James Potter ölmüş, annesi Lily Potter ise kendisini feda ederek Harry'yi sevgi ve kan bağı yoluyla bir koruma büyüsü altına sokmuştur (Albus Dumbledore'un fikrine göre). Harry Potter, annesinin koruması sayesinde Avada Kedavra ölüm lanetinden sağ olarak kurtulmuştur.
Annesinin Harry'ye yaptığı koruma büyüsü sayesinde, Lord Voldemort güçlerinin büyük bir kısmını yitirmiş ve büyücülük dünyasındaki korkulan görüntüsü zayıflamıştır. Ayrıca sihir marifetlerini istemeden de olsa Harry'ye aktarmıştır. Harry, bu olay sonrasında yapılan herkesin öldüğü Avada Kedavra büyüsünden sağ olarak kurtulduğu için büyücülük dünyasında bir şöhrete kavuşmuştur. Harry'nin bu saldırıdan kalan ve alnında bulunan bir yara izi vardır.
Harry Potter, henüz bir yaşındayken öksüz ve yetim kaldığı için Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu'nun müdürü Albus Dumbledore tarafından Harry'nin hayattaki tek akrabası olan teyzesi Petunia Dursley'nin yanına bırakılır. Burada kuzeni Dudley Dursley tarafından sürekli aşağılanarak ve ezilerek yetişen Harry, 11 yaşına gireceği akşam bir büyücü olduğunu öğrenir ve bundan sonra Hogwarts'ta eğitime başlaması ve eğitim dönemleri süresince orada yaşaması için bir mektup alır. (Dursley'lerin engel olma çabalarına rağmen)


Hogwarts'taki Hayatı
Harry, okula başladığı gün Seçmen Şapka tarafından belirlenen bina seçimlerinde kendi isteği üzerine Gryffindor binasına yerleştirilir. Okuldaki en iyi arkadaşları Ron Weasley ve Hermione Granger da kendisiyle aynı binada yer alır. Harry, yurt odasını Ron Weasley, Neville Longbottom, Seamus Finnigan ve Dean Thomas ile paylaşır.
Harry'nin okuldaki en büyük düşmanı Draco Malfoy (Severus Snape unutulmamalı), en büyük yol göstericisiyse Hogwarts'ın müdürü Albus Dumbledore'dur. Harry, okulda karanlık sanatlara karşı savunmada olan yeteneği ve iyi bir Quidditch oyuncusu olmasıyla göze çarpar.
Hogwarts'taki ilk senesinde KimOlduğunuBilirsinSen'den felsefe taşını kaçırmıştır.
2. senesinde Sırlar Odası'nın yaratığı Basilisk'i öldürmüş ve arkadaşı Ron'un kardeşi Ginny kurtarmıştır.
3. senesinde Sirius Black adlı Azkaban Mahkumunun vaftiz babası olduğunu öğrenmiştir. Daha sonra masum olduğu ortaya çıkmış ancak bakanlık bunu kabul etmemiştir. Böylece Harry Vaftiz babasının Ruh Emicilerden kaçmasına yardım etmiştir.
4. senesinde yaşı tutmamasına rağmen 3 büyücü turnuvasına katılmış ve kazanmıştır. Kupa şeklindeki anahtarla Voldemort'un yeniden doğuşuna tanık olmuştur..
5. yılında Karanlık Lord'un yükselişiyle birlikte arkadaşlarıyla birlikte Dumbledore'un Ordusu -kısaca D.O. denilir.- nu kurar ve Ölüm Yiyenlerle -Karanlık Lord'un yandaşları- savaşır. Böylece Sihir Bakanlığına Lord Voldemort'un yükselişini kanıtlamış olur.
6. yılında Karanlık Lord'un hortkuluklara sahip olduğunu Dumbledore'den öğrenir. Hatta bunlardan biriyle savaşırken Dumbledore yorgun düşer ve hemen ardından güvendiği -hatta Hogwarts'ta öğretmen yapacak kadar güvendiği- bir kişi olan, eski Ölüm Yiyenlerden Severus Snape tarafından öldürülür. (Bu konuda bazı kişiler Dumbledore'nin ölmediğini, aslında bunun Karanlık Lord'a yapılmış bir şaşırtmaca olduğunu düşünür.)


Kişisel Özellikleri

Patronus Büyüsüyle, (yetiskin büyücülerin çoğu yapamazken) cismani bir patronus yapabilmesi. (Çatal boynuzlu bir geyik şeklinde.)
Stresli anlarda çabuk karar verebilme ve cesur olması.
Çatalağız olma, yani yılan dilini konuşabilme ve anlayabilme yeteneği.
Imperius lanetine tamamen karşı koyabilme gücü.
Süpürge kullanma ve Quidditch'te doğuştan gelen bir yetenek.
İyi bir takım kaptanı (Gryffindor Quidditch takımı) ve öğretmen olma (Gizli DO Örgütü'nün karanlık sanatlara karşı savunma öğretmeni)
Bir büyüyü yapılışını gördükten hemen sonra tekrarlayabilme yeteneği.
Dürüstlüğü dolayısıyla kötü bir zihinbendar olması.


Sahip Oldukları

Grimmauld Meydanı 12 Numara'da bir ev (Vaftiz babası Sirius Black'ten miras)
Kreacher adında bir ev cini (Sirius Black'ten miras)
Şahgaga adında bir hipogrif
Dobby adında bir ev cini (Dobby'e sahip değildir ama Dobby Harry Potter'a büyük bir bağlılık gösterir.)
Gringotts bankasında annesiyle babası ve Sirius Black'ten kalma yüklü miktarda büyücü parası
Çok iyi özelliklere sahip bir süpürge olan Ateşoku (Sirius Black'ten Noel hediyesi)
Görünmezlik Pelerini (Babasının pelerini, Albus Dumbledore 1. sınıftayken Harry'e gönderir.)
Çapulcu Haritası ismindeki Hogwarts'ın tüm bölgelerini ve içindeki insanların nerede olduklarını gösteren bir harita
Karbeyazı baykuş Hedwig (Hagrid'ten okula başlarken hediye)

Anime Sanatı - Anime Pictures anime Images, anime Photos Fantastik Resimler

Çizmeli Kedi Kimdir - Çizmeli Kedi Hakkında

Çizmeli Kedi Kimdir?Çizmeli Kedi Hakkında Bir zamanlar, üç oğlu olan bir değirmenci varmış. Değirmenci ölünce büyük oğluna değirmen, ortanca oğluna eşek, küçük oğluna da kedi miras kalmış. Küçük oğlu bu duruma çok üzülmüş.

“Kedi ne işine yarar ki insanın?” diye yakınmış. “Pişirip yiyemezsin bile.” Kedi bunu duymuş ve hemen cevap vermiş. “Kötü bir mirasa sahip olmadığınızı göreceksiniz efendim. Bana boş bir çuval ve bir çift de çizme verirseniz, neye yarayacağımı görürsünüz.”

Şaşkınlıktan ağzı bir karış açık kalan çocuk, kedinin istediklerini yapmış. Kedi çizmeleri giyince ayna karşısına geçmiş ve kendini pek beğenmiş. Sonra kilerden taze bir marulla güzel bir havuç seçip ormanın yolunu tutmuş. Ormanda çuvalın ağzını açmış, marulla havucu çuvalın içine yerleştirip bir ağacın arkasına saklanmış. Çok geçmeden taze sebzelerin kokusunu alan küçük bir tavşan çuvalın yanına gelmiş, zıplayıp içine atlamış. Kedi saklandığı yerden çıkıp çuvalın ağzını sıkı sıkı bağlamış.

Ancak Çizmeli Kedi tavşanı efendisine götürmek yerine doğruca saraya gidip Kral’la görüşmek istediğini söylemiş. Kral’ın huzuruna çıktığında yere eğilerek, “Yüce Efendimiz, size Efendim Marki’den bir hediye getirdim,” demiş. Bu hediye Kral’ın çok hoşuna gitmiş.

Üç ay boyunca Çizmeli Kedi saraya o kadar çok hediye götürmüş ki, Kral artık onun yolunu gözler olmuş. Derken Çizmeli Kedi’nin dört gözle beklediği gün nihayet gelmiş çatmış. “Bana sakın neden diye sormayın ve bu sabah ırmağa gidip yıkanın,” demiş sahibine. Çizmeli Kedi, o sabah Kral’ın Prenses’le, yani kızıyla birlikte ırmağın kenarından geçeceğini biliyormuş.

O sabah, Kral’ın faytonu ırmağın yakınından geçerken Çizmeli Kedi telaşla yanlarına yaklaşmış. “Yardım edin! Yardım edin!” diye bağırmış. “Efendim Marki boğuluyor!” Kral hemen bir alay askerini ırmağa yollamış.

Fakat Çizmeli Kedi bununla da kalmamış. Kral’a, efendisi ırmakta yüzerken hırsızların onun elbiselerini çaldıklarını söylemiş. (Oysa Çizmeli Kedi, efendisinin elbiselerini çalıların arkasına kendisi gizlemiş!) Kral, hiç gecikmeden Marki’ye bir takım elbise yollamış. Tahmin edeceğiniz gibi Çizmeli Kedi’nin sahibi, kendisine Marki denmesine çok şaşırmış, ama akıllılık edip hiç sesini çıkarmamış.

Marki güzelce gidirildikten sonra Kral onu gideceği yere götürmek için faytonuna davet etmiş ve kızıyla tanıştırmış. Prenses, iki dirhem bir çekirdek giyinmiş olan Marki’ye bir bakışta âşık olmuş.

O sırada Çizmeli Kedi koşa koşa oradan uzaklaşmış. Çok geçmeden büyük bir tarlada ot biçen insanlara rastlamış. “Beni dinleyin!” diye bağırmış. “Kral bu yöne doğru geliyor. Size bu tarlaların kime ait olduğunu sorarsa ona efendim Marki’ye ait olduğunu söyleyeceksiniz. Yoksa sizi dilim dilim doğrattırırım!”

Sonra Çizmeli Kedi bir süre daha koşmuş ve büyük bir tarlada buğday biçen adamlara rastlamış. Aynı şeyi onlara da söylemiş. Sonra tekrar koşmuş ve her rastgeldiği insana aynı şeyleri tekrarlamış. Derken Dev’in şatosuna varmış.

Kral’ın Faytonu Çizmeli Kedi’nin geçtiği yerlerden geçerken Kral her rastgeldiği insana, “Bu tarlalar kime ait?” diye soruyormuş. Her defasında da aynı cevabı alıyormuş. Kral, Marki’nin bu kadar çok toprağa sahip olmasına şaşırmış. (Çizmeli Kedi’nin sahibi de öyle!)

O sırada Çizmeil Kedi Dev’in şatosunda başka bir işler çevirmekle meşgulmüş. “Dev,” demiş Çizmeli Kedi, Dev’in nefesinin kokusundan iğrendiğini gizlemeye çalışarak. “Senin aynı zamanda müthiş bir sihirbazlık gücünün olduğunu söylüyorlar, doğru mu?”

“Öyle diyorlarsa, öyledir,” demiş Dev alçakgönüllülükle.

“Örneğin, istersen hemen bir aslana dönüşebildiğini söylüyorlar,” demiş Çizmeli Kedi. Bunu söyler söylemez Dev hemen kendini bir aslana dönüştürüvermiş. Çizmeli Kedi kendini dolabın üzerine zor atmış. Dev tekrar eski haline dönünce dolaptan aşağı inmiş. “Mükemmel!” demiş Çizmeli Kedi. “Ama fare gibi küçük bir şeye dönüşmek senin gibi cüsseli biri için imkânsız olmalı!”

“Imkânsız mı?” diye gülmüş Dev. “Benim yapamadığım şey yoktur!” Dev bir anda fareye dönüşmüş, Çizmeli Kedi de onu hemen yutmuş.

Derken Kral, Dev’in şatosuna varmış. Şatonun artık kime ait olduğunu tahmin etmişsinizdir herhalde! Çizmeli Kedi Kral’ın faytonunu şatonun yolunda karşılamış. “Bu taraftan gelin,” demiş. “Sizi bir ziyafet bekliyor.” (Dev o gün birkaç arkadaşına bir ziyafet vermeyi planladığı için yemeklerle donatılmış büyük bir masa hazır bekliyormuş!”)

O gün sonunda Çizmeli Kedi’nin sahibi marki Prenses’le nişanlanmış. Bir hafta sonra da evlenmişler. Çizmeli Kedi’ye ne mi olmuş? Dokuz canından dokuzunu da sefa içinde sürmüş ve bir daha da fare avlamasına gerek kalmamış - ara sıra avlamış, o da kedi olduğunu unutmamak için





Anime Sanatı - Anime Pictures anime Images, anime Photos Fantastik Resimler

Heidi Kimdir - Heidi Hakkında

Heidi Kimdir? Heidi Hakkında


Küçük Heidi annesini ve babasını küçük yaşta kaybeder. Teyzesi Heidi’ye sekiz yaşına kadar bakar. Bundan sonra küçük kıza büyükbabası bakacaktır. Büyükbaba görünüşte aksi bir adamdır. Alm dağlarındaki kulübesinde yalnız yaşamaktadır. Heidi’nin gelişi ile her şey çok daha eğlenceli ve güzeldir. Heidi dağlarda küçük çoban Peter ve keçileriyle mutlu günler geçirir.



Anime Sanatı - Anime Pictures anime Images, anime Photos Fantastik Resimler

Hercules Kimdir - Hercules Hakkında

Hercules Kimdir? Hercules Hakkında


Güçleri: Çok büyük bir kuvvete ve dayanıklılığa sahiptir. Asla yaşlanmaz. Sadece Olympia boyutunda ölebilir. Altın Gürz adlı tanımlanamayan bir metalden yapılmış, kırılmaz bir silahı vardır.

Biyografi: Olympia tanrılarının kralı Zeus ve binlerce yıl önce Yunanistan'da yaşamış olan ölümlü bir kadının oğludur. Olympus'u ve insanları yaklaşmakta olan tehlikelerden koruyabilecek kadar güçlü bir oğlana ihtiyacı olduğunu anlayan Zeus ölümlü Alcmena'yı baştan çıkararak Hercules'e hamile kalmasını sağlamıştır. Hercules büyüyünce yaşadığı maceralar sırasında üç ölümsüz varlığın düşmanlığını kazandı. Bu kişiler Ares, Pluto ve Typhon idi.

Asgard'lı bir cadı olan Enchantess düşmanı Avengers'ı alt etmek için Hercules'ü kandırıp onlara saldırttı. Fakat Hawkeye sayesinde Enchantess yenildi. Hercules ise babası Zeus tarafından dünyaya izinsiz gitmesi sebebiyle Olympus'dan sürgün edildi. Avengers üyeleri onu aylarca malikanelerinde konuk ettiler ve Hercules de onlara maceralarında yardım etti. Sonunda ekibin üyesi oldu. Typhon'un Olympia'lıları tehdidi sırasında yardım için Avengers'la birlikte Olympus'a gitti ve savaşın ardından Zeus tarafından bağışlanılınca Olympus'da kalmayı tercih etti.

Olympia'lı savaş tanrısı Ares tarafından Olympus ve Asgard arasında bir savaş çıkartılmaya çalışıldı. Ares tüm Olympia tanrılarını etkisiz hale getirdi, fakat Hercules bir yarı-tanrı olduğundan kurtulmuştu. Ares'in adamlarına yenilip dünyada terkedildi. Haftalarca hafızasını kaybetmiş bir şekilde dolanan Hercules'ü bulan Hawkeye onu Avengers malikanesine getirdi. Avengers'ın yardımıyla Ares'in planı farkedilip durduruldu. Hercules ve bir Asgard tanrısı olan ekip arkadaşı Thor hem Olympus hem de Asgard'a olan bütün girişleri kapattılar.

Baron Zemo'nun yönetimindeki Masters of Evil'ın Avengers malikanesini istilası sırasında Hercules ağır bir şekilde yaralanıp komaya girdi. Hercules'ün Olympus'a getirilmesini sağlayan Zeus oğlunun durumundan sorumlu tuttuğu Avengers'ı hapsetti. Avengers hapsedildikleri yerden kurtulup Zeus ile karşılaştı, fakat vatanına döndükten sonra hızla iyileşmiş olan Hercules araya girerek babasına Avengers'ın hiçbir suçu olmadığını söyledi. Avengers üyelerini serbest bırakan Zeus oğlunun Olympus'tan ayrılmasını yasakladı.

Hercules'ün Avengers'a yardıma gitmek için babasının emrine karşı gelmesi çok uzun sürmedi. Eski takım arkadaşlarına savaşlarında yardım etti ve Thor ortadan kaybolduğu zaman tekrar ekip üyeliğine geri döndü. Sonunda oğlunun sözünü dinlememesine bıkan Zeus onun karşısına çıktı ve Hercules'ün ölümsüzlüğü ile gücünün büyük bölümünü alıp bir kere daha sürgün etti. Bu zor zamanlarında ekip arkadaşları ona destek oldular.

Bir görev için Shi'ar ana gezegenine giden Hercules dünyaya geri döndüğünde Avengers'ın çoğu üyesinin Onslaught ile yapılan savaşın ardından öldüğünü öğrendi. Büyük bir hüsrana uğrayıp alkol bağımlısı haline geldi. Hayatta kalan ekip üyelerini birarada tutmaya çalıştıysa da başaramadı. Heroes for Hire adlı ekibe katıldı. Öldü sanılan Avengers üyeleri geri döndüklerinde onlara katılıp ekibin yenilenmesine yardım etti. Ekibin tam üyeliğine geri dönmese de ihtiyaç duyduklarında onlara yardım etmeyi sürdürdü.

Anime Sanatı - Anime Pictures anime Images, anime Photos Fantastik Resimler

Rapunzel Kimdir? Rapunzel Hakkında

Rapunzel Kimdir? Rapunzel Hakkında


Alman edebiyatının önemli hikaye ve masal yazarlarından Grimm Kardeşlerin aynı adlı masalının ana kahramanı. Hikaye oldukça fakir bir çiftin yeni doğan kız evlatlarını yaşlı bir cadıya vermek zorunda kalmaları ile başlar.Cadı ile komşu olan çiftin erkeği, parasızlık ve annenin sürekli bu komşunun bahçesindeki marulları aşermesi sebebiyle bir gün cadının bahçesinden marul çalar; ancak ikinci kez çalarken yakalanır. Cadının büyü yapmasından çekinen baba, doğan kızını ona vermeyi kabul eder. Cadı doğumdan sonra kız çocuğunu alarak ona aslında bahçedeki marulların türünün adı olan Rapunzel ismini verir.
Masalın sonraki kısımlarında cadı Rapunzel'i kaçmaması için bir ormanın göbeğindeki yüksek ve merdivensiz bir kuleye kapatır. Buraya her ziyaretinde kulenin tepesine çıkabilmek için Rapunzel'in seneler içinde kulenin tepesinden yere dek uzayan örgülü sarı saçlarını tıpkı bir merdiven gibi kullanmaya başlar. Grimm Kardeşlerin bu masalının hemen herkes tarafından bilinen esas kısmı da budur.



RAPUNZEL MASALI

Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş.
Bir gün pencereden komşu evin bahçesindeki güzel çiçekleri ve sebzeleri seyrederken, kadının gözleri sıra sıra ekilmiş özel bir tür marula takılmış. O anda sanki büyülenmiş ve o marullardan başka şey düşünemez olmuş.
“Ya bu marullardan yerim ya da ölürüm” demiş kendi kendine. Yemeden içmeden kesilmiş, zayıfladıkça zayıflamış.
Sonunda kocası kadının bu durumundan öylesine endişelenmiş, öylesine endişelenmiş ki, tüm cesaretini toplayıp yandaki evin bahçe duvarına tırmanmış, bahçeye girmiş ve bir avuç marul yaprağı toplamış. Ancak, o bahçeye girmek büyük cesaret istiyormuş, çünkü orası güçlü bir cadıya aitmiş.
Kadın kocasının getirdiği marulları afiyetle yemiş ama bir avuç yaprak ona yetmemiş. Kocası ertesi günün akşamı çaresiz tekrar bahçeye girmiş. Fakat bu sefer cadı pusuya yatmış, onu bekliyormuş.
“Bahçeme girip benim marullarımı çalmaya nasıl cesaret edersin sen!” diye ciyaklamış cadı. “Bunun hesabını vereceksin!”
Kadının kocası kendisini affetmesi için yalvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları nasıl canının çektiğini, onlar yüzünden nasıl yemeden içmeden kesildiğini bir bir anlatmış.
“O zaman,” demiş cadı sesini biraz daha alçaltarak, “alabilirsin, canı ne kadar çekiyorsa alabilirsin. Ama bir şartım var, bebeğiniz doğar doğmaz onu bana vereceksiniz.” Kadının kocası cadının korkusundan bu şartı hemen kabul etmiş.
Birkaç hafta sonra bebek doğmuş. Daha hemen o gün cadı gelip yeni doğan bebeği almış. Bebeğe Rapunzel adını vermiş. Çünkü annesinin ne yapıp edip yemek istediği bahçedeki marul türünün adı da Rapunzel’miş.
Cadı küçük kıza çok iyi bakmış. Rapunzel oniki yaşına gelince, dünyalar güzeli bir çocuk olmuş. Cadı bir ormanın göbeğinde, yüksek bir kuleye yerleştirmiş onu. Bu kulenin hiç merdiveni yokmuş, sadece en tepesinde küçük bir penceresi varmış.
Cadı onu ziyarete geldiğinde, aşağıdan “Rapunzel, Rapunzel! Uzat altın sarısı saçlarını !” diye seslenirmiş. Rapunzel uzun örgülü saçlarını pencereden uzatır, cadı da onun saçlarına tutuna tutuna yukarı tırmanırmış.
Bu yıllarca böyle sürüp gitmiş. Bir gün bir kralın oğlu avlanmak için ormana girmiş. Daha çok uzaktayken güzel sesli birinin söylediği şarkıyı duymuş. Ormanda atını oradan oraya sürmüş ve kuleye varmış sonunda. Fakat sağa bakmış, sola bakmış, ne merdiven görmüş ne de yukarıya çıkılacak başka bir şey.
Bu güzel sesin büyüsüne kapılan Prens, cadının kuleye nasıl çıktığını görüp öğrenene kadar hergün oraya uğrar olmuş. Ertesi gün hava kararırken, alçak bir sesle “Rapunzel, Rapunzel! Uzat altın sarısı saçlarını !” diye seslenirmiş. Sonrada kızın saçlarına tutunup bir çırpıda yukarı tırmanmış.
Rapunzel önce biraz korkmuş, çünkü o güne kadar cadıdan başkası gelmemiş ziyaretine. Fakat prens onu şarkı söylerken dinlediğini, sesine aşık olduğunu anlatınca korkusu yatışmış. Prens Rapunzel’e evlenme teklif etmiş, Rapunzel’de kabul etmiş, yüzü hafifçe kızararak.
Ama Rapunzel’in bu yüksek kuleden kaçmasına imkan yokmuş. Akıllı kızın parlak bir fikri varmış. Prens her gelişinde yanında bir ipek çilesi getirirse, Rapunzel’de bunları birbirine ekleyerek bir merdiven yapabilirmiş.
Her şey yolunda gitmiş ve cadı olanları hiç farketmemiş. Fakat bir gün Rapunzel boş bulunup da. “Anne, Prens neden senden daha hızlı tırmanıyor saçlarıma?” diye sorunca herşey ortaya çıkmış.
“Seni rezil kız! Beni nasıl da aldattın! Ben seni dünyanın kötülüklerinden korumaya çalışıyordum!” diye bağırmaya başlamış cadı öfkeyle. Rapunzel’i tuttuğu gibi saçlarını kesmiş ve sonrada onu çok uzaklara bir çöle göndermiş.
O gece cadı kalede kalıp Prensi beklemiş. Prens, “Rapunzel, Rapunzel! Uzat altın sarısı saçlarını !” diye seslenince. cadı Rapunzel’den kestiği saç örgüsünü uzatmış aşağıya. Prens başına neler geleceğini bilmeden yukarıya tırmanmış.
Prens kederinden kendini pencereden atmış. Fakat yere düşünce ölmemiş, yalnız kulenin dibindeki dikenler gözlerine batmış. Yıllarca gözleri kör bir halde yitirdiği Rapunzel’e gözyaşları dökerek ormanda dolaşıp durmuş ve sadece bitki kökü ve yabani yemiş yiyerek yaşamış.
Derken bir gün Rapunzel’in yaşadığı çöle varmış. Uzaklardan şarkı söyleyen tatlı bir ses gelmiş kulaklarına.
“Rapunzel! Rapunzel!” diye seslenmiş. Rapunzel, prensini görünce sevinçten bir çığlık atmış ve Rapunzel’in iki damla mutluluk göz yaşı Prensin gözlerine akmış. Birden bir mucize olmuş, Prensin gözleri açılmış ve Prens görmeye başlamış.
Birlikte mutlu bir şekilde Prensin ülkesine gitmişler. Orada halk onları sevinçle karşılamış. Mutlulukları ömür boyu hiç bozulmamış

Anime Sanatı - Anime Pictures anime Images, anime Photos Fantastik Resimler

Cédric Kimdir? Cedric Hakkında

Cédric Kimdir? Cédric Hakkında


Cédric, 2000 yılında Fransa'da yapılmış bir çizgi filmdir.

Çizgi filme göre Cedric, 8 yaşında sarışın bir çocuktur. Okulunda Çinli sınıf arkadaşı Chen'e aşıktır. Sıra arkadaşı olan Christian ile çok iyi bir dostluk kurmuştur. Sınıflarında babası bir diplomat olan Nicolas ise onun bir numaralı düşmanıdır. Babası Doğu kilimleri satıcılığı yapan Cedric, evinde ailesiyle birlikte pek iyi geçinememektedir. Annesi olan Maryrose çok kuralcıdır. Babası Robert genellikle çok yorgun ve bitkin olur. Cedric'in büyükbabası olan Paul ise yaklaşık seksen yaşındadır fakat torunu Cedric'i en iyi anlayan odur. Bu çizgi film okulda sorunlar yaşayan küçük bir çocuğun kurduğu basit hayalleri anlatan bir komedi çizgi filmidir.





Anime Sanatı - Anime Pictures anime Images, anime Photos Fantastik Resimler

Şirinler Kimdir - Şirinler Hakkında

Şirinler Kimdir? Şirinler Hakkında


Peyo Cullifors tarafından Şirinler, Belçikalı (babası İngiliz) çizer Peyo'nun ünlü eseri. 1958'de Çizgi roman olarak ortaya çıktı. 1981'de televizyonda gösterilen Şirinler büyük ilgi gördü. Orjinal ismi "Schtrumpf" (İngilizce'de "Smurf") olan Şirinler 256 bölümden oluşuyor.

Şirinler ve Komünizm
Şirinler yıllardır Komünizm propagandası yapmakla suçlanmış ABD'de bir dönem gösterimi yasaklanmıştır. Bunun nedeni para olmadan komünal bir yaşam sürmeleri Şirin baba'nın Karl Marx'a benzemesi ve kızıl şapka giymesidir. Herkes kendi işini yapıyordur ve mutludur. Herkes aynı şeyi giyiyordur. Çizgi filmdeki Şirinlerin düşmanı Gargamel papaz cübbesi giyer ve dini sembolize eder, altın ve para düşkünüdür (kapitalizm) ve onları yeme (misyonerlik) gibi pek çok gizli unsur bulundurduğu iddia edilmiştir.
Şirinlerin temsil ettiği çok farklı unsurlar da vardır. Örneğin; Şirine feminizmi, Süslü eşcinselliği, Güçlü şirin maço erkeği temsil eder.





Gözlüklü Şirin, genelde yanlış şeyler yapmasına rağmen, kendini Şirin Köyü'nün en zeki Şirini olarak görür. Şirin Baba'dan sonra köyü yönetebilecek ikinci Şirin olduğunu düşündüğü de olur. Saçma fikirlerinden dolayı diğer Şirinler tarafından tekmelenerek köyden atıldığı sıklıkla görülür.



Şirin Baba, Şirinlerin lideridir ve kırmızı kıyafetleri ile beyaz sakalı sayesinde diğer şirinlerden kolaylıkla ayırt edilebilir. Kötü bir durum söz konusu olduğunda Şirin Köyü'ndeki herkes Şirin Baba'ya danışır.Şirin Baba, büyü ve iksir yapımında oldukça başarılıdır, ama kendini sürekli olarak geliştirmekten de geri durmaz.



Güçlü Şirin, adından da anlaşılacağı gibi en güçlü ve ağırlık kaldırıp, spor yapan bir şirindir.


Şakacı şirin



Somurtkan Şirin,adından da anlaşılabileceği gibi her zaman
somurtur.



Hayalci Şirin daima diğer yerlerde yaşamakla ilgili hayaller kurar.


Sakar Şirin, yaptığı her işi mutlaka sakarlığıyla en az bir kez bozan, dikkatsiz bir Şirindir. Kaya koleksiyonu vardır. Sakarlığı yüzünden bu kayalarıyla da pek çok kez başına dert açmıştır.




Aşçı Şirin, adından da anlaşıldığı gibi Şirin Köyü'nün aşçısıdır. Yüzlerce yemek tarifi bilir ve pek çoğunu Şirinler için pişirir. Şirinler vejeteryan olduklarından yemeklerinde et kullanmaz.
Çizgi film serisinde Obur Şirin ve Aşçı Şirin, Obur Şirin adı altında tek bir karakterde toplanmıştır ve Aşçı Şirin'in görünümündedir.



Obur, adı üzerinde, Şirin Köyü'nün en obur şirinidir. Kek, pasta ve diğer Şirin yemeklerini yemekten çok hoşlanır.
Çizgi film serisinde, Obur Şirin yemek yapmayı çok seven, fakat kendi yaptığı yemekleri sonunda yine kendisi yiyen aşçı şapkalı bir Şirindir. Kendine Şirindir.

Anime Sanatı - Anime Pictures anime Images, anime Photos Fantastik Resimler

Dragon Ball Kimdir - Dragon Ball Hakkında

Dragon Ball Kimdir? Dragon Ball Hakkında

Dragonball yazarı Akira Toriyama olan Japonya'nın önde gelen anime-çizgi film serilerinden biridir. Bu animenin baş kahramanı Son-Goku adında küçük bir çocuktur.Çizgi filmde 7 topu bulan ve yerlerine yerleştiren kişi gökten gelen korkunç ejderhadan bir dilek dileyebilirmiş.
Toplam 153 yarım saatlik bölümlerden oluşan Dragon Ball, Japonya'da 26 Şubat, 1986 - 12 Nisan, 1989 tarihleri arasında yayınlanmıştır.




Hikayesi
12 yaşındaki kahramanımız Goku, dedesini kaybetmiş ve ondan yadigar kalan 4 yıldızlı topu ile tek başına yaşamaktadır. Dileğini gerçekleştirmek isteyen bir çok kişi bu 7 ejder topunun peşindedir. Bulma adlı kız da bu topları aramaya kalkışır ve yolculuğuna devam ederken Son-Goku ile tanışır.
Kendisine dünyanın en yakışıklı erkek arkadaşını dilemek amacında olan Bulma, toplardan birine sahip olan Goku'yu kendisi ile topların geri kalanını bulmak için yola çıkmaya ikna eder. Ve böylelikle macera başlar.


Anime Sanatı - Anime Pictures anime Images, anime Photos Fantastik Resimler

Tweety Kimdir? Tweety Hakkında

Tweety Kimdir? Tweety Hakkında

İkinci Dünya Savaşının ardından Life With Feathers animasyon filmi olarak Amerika'da gösterime girdi. Yaratıcısı Warner Bros'tan Friz Freeleng’tir. 1945'ten 1947'ye kadar filmlerinde yalnızken 1947’de Bob Clampett'in Tweety'si ile birlikte maceralarına başladı. En çok sevilen serilerinide bu başına olmadık iş açan sarı kanarya ile yaptı. Friz Freeleng bu filmiyle Warner Brothers'ten animasyon dalında Oscar kazandı.Tweety'den sonra bu filme sevimli kuşun sahibi Granny Nine eklendi.

Sylvester ve Tweety:
Bundan kısa bir süre sonra Tweety'in koruyucu meleği azılı bulldog köpeği Hektorla birlikte olan Sylvester 1964’te son kez sevdiklerinin karşısına çıktı. Bundan sonra uzun süre eski animasyonları yayınlandı yeni bölümler eklenmedi. Amerikan ABC Televizyonunun Sylvester'ın gösterim haklarını almasıyla birlikte bu sefer Sylvester Jr. ekibe eklenmiş oldu. Aynı zamanda; ilk çıktığı andan itibaren Ördek Duffy ile aynı tonda kendisine ses veren Mel Blanc’dan kopmuştu.


Anime Sanatı - Anime Pictures anime Images, anime Photos Fantastik Resimler

Kurbağa Kermit Kimdir - Kurbağa Kermit Hakkında

Kurbağa Kermit Kimdir? - Kurbağa Kermit Hakkında Kurbağa Kermit


Kurbağa Kermit, bir Muppet Show karakteridir. Yaratıcısı Jim Henson tarafından ilk kez 1955 yılında sunuldu. Bu Henson'ın en bilinen ve meşhur kukla karakteridir. 1990 yılındaki ölümüne dek Kermit'e Jim Henson hayat verdi, daha sonra bu görevi Steve Whitmire devraldı.
Kermit ilk olarak 1955 yılında beş dakikalık bir kukla programı olarak Sam and Friends adlı dizide gösterildi. Kermit'in prototipi, Henson'ın annesinin eski bir pardesüsünden üretildi, göz olarak da iki adet pinpon topu kullanıldı. Onun bir kurbağa kuklası olarak ilk nitelendirilmesi ise Hey Cinderella adlı filmle beraber 1969 yılında olmuştur.
1969 yılında Susam Sokağı programında yer alarak geniş kitlelerce bilinir hale gelmiştir. Yer aldığı The Muppet Show dahil olmak üzere bazı dizi ve filmlerde çeşitli şarkılar da söyledi ve popüler hale geldi.
1979 yılında ABD televizyonlarının meşhur şovu Johnny Carson 'a konuk sanatçı olarak katıldı.
Kermit, Muppet Show karakterlerinin Walt Disney şirketine satışına dek The Jim Henson Company'nin maskotu olarak kaldı.

Filmografi

Hey, Cinderella! (1969) (TV)
The Frog Prince (1972) (TV)
The Muppet Musicians of Bremen (1972) (TV)
Emmet Otter's Jug-Band Christmas (1977) (TV)
The Muppet Movie (1979)
The Great Muppet Caper (1981)
The Muppets Take Manhattan (1984)
Follow That Bird (1985)
A Muppet Family Christmas (1987) (TV)
The Muppets at Walt Disney World (1990) (TV)
The Muppet Christmas Carol (1992)
Muppet Treasure Island (1996)
Muppets from Space (1999)
Kermit's Swamp Years (2002) (Video)
It's a Very Merry Muppet Christmas Movie (2002) (TV)
The Muppets' Wizard of Oz (2005) (TV)
Extreme Makeover Home Edition (2005) (TV)

Anime Sanatı - Anime Pictures anime Images, anime Photos Fantastik Resimler

6 Eylül 2011 Salı

Afacan Dennis Kimdir - Afacan Dennis Hakkında

Afacan Dennis Kimdir? Afacan Dennis Hakkında


Afacan Dennis efsane bir çizgi sinemadır.Orjinal adı Dennis the Manacedır. 11 yaşındaki Dennis Mitchel yorulmak bilmez yardım sever bir o kadar da sevimli bir karakterdir ama tek sorunu yaramazalığıdır. Komşuları Bay George Wilson'ı çok sever ve en yakın yakın arkadaşı olarak görür, ama sakarlığı yüzünden bay Wilson'ın başına kötü olaylar gelir.Bay Wilson'ın eşi Bayan Martha Wilson dennis'i çok sever ve onu korur.Annesi Bayan Alice Mitchell ve babası Bay Henry Mitchell onu sevmelerine rağmen bırakacak yer ararlar ve bu genelde bay Wilson'dır.Bir de arkadaş çetesi vardır.Margaret en iğrendiği kız arkadaşıdır kırmızı kıvırcık saçları vardır gözlük takar ve Dennis'e aşıktır,yine de kalbinde genç usta Dennis Mitchell için romantik duygular besliyor .Dennis'in anne ve babası Henry ve Alice, ailecek yedikleri sakin bir akşam yemeğinin ne zaman Dennis'i sandalyesinde ve kurbağa ve kaplumbağa koleksiyonunu da cebinde tutmak için gerçek bir güreşe dönüşeceğini bilemiyorlar! En iyi arkadaşı ve Dennis'e ağabeyi gibi bakan Joey ve herkesten iyi olduğunu düşünen Margaret ile birlikte Dennis macera ve eğlence peşinde koşarken yaşadığı kentin altını üstüne getiriyor.




Anime Sanatı - Anime Pictures anime Images, anime Photos Fantastik Resimler

12 Haziran 2011 Pazar

Pinokyo ( Pinocchio ) Kimdir?

Pinokyo, İtalyan yazar Carlo Collodi' nin 1881yılında yazdığı ünlü çocuk klasiğinin kahramanıdır. Yalan söyledikçe burnunun uzamasıyla meşhurdur.



Pinokyo, önce Kiraz usta tarafından sıradan bir odun olarak bulunur. Kiraz usta konuşan kütüğü bulunca çok şaşırır. Bu yüzden arkadaşı Gapetto usta ondan kütük isteyince hiç düşünmeden hem ağlayan hem gülen kütüğü ona verir. Böylece asıl hikaye başlamış olur.



Pinokyo türlü türlü yaramazlıklar yapar. Bir keresinde arkadaşıyla birlikte oyuncak kentine gitmiştir. Burada Perşembe günleri okul yoktur ve hafta sonu okul tatildir. Bu kentte haftanın 5 günü perşembe günüdür ve geri kalan günler hafta sonudur. Çocuklar burada ders çalışmadıkları için eşeğe dönüşmüşlerdir. Satıcı da onları satarak zengin olmuştur. Pinokyo, eşek haliyle tam ölecekken Mavi peri onu çocuğa dönüştürmüştür.



Tahtadan bir kukla olarak yaratılan Pinokyo'nun tek isteği Gapetto babasının dileği gibi gerçek bir oğlan çocuğu olmaktır. Ama bunu elde edebilmesi için egoist kişiliğinden vazgeçmesi gerekecektir. Bunun için Gepetto'nun sevgi dolu yuvasından ayrılıp dünyayı keşfetmek üzere eğitici bir yolculuğa çıkar. Bu yolculuk sonunda Pinokyo mavi peri tarafından gerçek bir çocuğa dönüştürülür.

Anime Sanatı - Anime Pictures anime Images, anime Photos

30 Mayıs 2011 Pazartesi

Rukia Kuchiki (Rukia Kuchiki Kimdir? - Rukia Kuchiki Hakkında)

Rukia Kuchiki







Rukia Kuchiki (Kuchiki Rukia) anime ve manga serisi Bleach'de en önemli karakterlerden biridir. Rukia Jūshirō Ukitake emri altındaki 13. Bölükte bir şinigamidir. Normal bir lise öğrencisi olan Ichigo Kurosaki ile tanışır ve olaylar dizisi ile Ichigo, Rukia'nın güçlerini alır. Daha sonra mecburiyetten Ichigo'nun evinde kalmak ve şinigami görevini Ichigo'ya devretmek zorunda kalır. Tōshirō Hitsugaya’nun son zamanlarda yerine geçmesine rağmen Shonen Jump dergisinin anketlerinde devamlı olarak ikinci seçilen en popüler Bleach karakteridir.

Karakter çizgisi

Alt sınıfta doğan Rukia, asil bir aile tarafından evlat edinilmesine rağmen alçakgönüllülüğünü yitirmemiştir; nazik ve tertemizdir, sıradan insanlarla konuşmayı tercih eder. Ichigo’ya, ondan neredeyse on kat daha büyük olduğunu söylemesine rağmen, modern dünyanın yöntemleri hakkında hiçbir fikri yoktur (çünkü Ruh Cemiyeti Japonya’nın Edo Dönemi'ne benzer). Başlangıçta basit bir meyve suyu kutusunu bile çözememiştir ve modern Japonca’yı okuduğu mangadan öğrenir. Tite Kubo’ya göre, (beşinci kitapta) yarıyıl final sınavlarında Rukia, sıralamada 322 kişiden 302 olmuştur. Japonca haricindeki sınavlarının çoğundan kalmıştır.
Rukia başarılı bir oyuncudur, bir çok zor durumdan bu yolla kurtulur. Ichigo, her zaman olayı kavrayan tek kişi gibi görülür ve onu numara yapmakla suçlar. Ayrıca çizim yapmaktan hoşlanır (oldukça kötü), insan ve hollow çizimleri nispeten tavşanlara ve oyuncak ayılara benzer. Genellikle Ichigo’ya birşeyi anlatmak için çizer, Ichigo da çizimlerine hakaret edince Rukia’dan yumruğu yer. Rukia, Tavşan Çatlak’ı (ve temel olarak tavşan temalı herşeyi) çok sever ve bundan Çatlak Ruh Şekeri’ni bulamadığı zaman bahseder çünkü Ruh Cemiyeti’nde çok popülerdir (Arrancar bölümlerinde bulur). Ayrıca yüksek yerlere tırmanmayı sever ve en sevdiği yiyecekler yumurta ve salatalıktır.
Ichigo’ya karşı tavırları değişkendir. Bazı zamanlar, onunla, sanki düşmanıymışcasına ağız dalaşına girer ve bazen de onun için endişelenir ve yaşlı bilge biri gibi öğüt verir. Sahnelerinin çoğunda birbirlerine bağırırlar ve surat yaparlar. Bu tartışmalara rağmen birbirlerini derinden anlarlar ve genellikle çekinmeden konuşabildikleri tek kişi birbirleridir.
Rukia’nın, Ichigo’ya güçlerini verdiği için Ruh Cemiyeti’ne götürüldüğü zaman en iyi görülen, oldukça ciddi bir yönü de vardır. Ruh Cemiyeti’nde çeşitli hücrelerde tutulurken, devamlı olarak kaderine boyun eğmiş bir halde ve derin düşünceler içindedir. O ve Ichigo aynı kayıp ve suçluluk hislerini taşırlar. Ichigo, annesinin ölümü ve Rukia’nın idamı için suçluluk duyarken; Rukia, emrinde bulunduğu Kaien Shiba’nın ölümünden ve kendi hatası yüzünden Ichigo’yu soktuğu ölüm-kalım durumundan dolayı kendini suçlar.

Evi

Hikayenin başındaki durumlardan dolayı ve animedeki Bount bölümlerinde Rukia, Ichigo’nun gardrobunda Kon ile birlikte yaşar, yatakodasının penceresini Kurosakiler’in evine girip çıkmak için kullanır. Ayrıca, bazılarını Ichigo’nun kardeşi Yuzu’dan çaldığı ve gerisini de Urahara’nın kredisiyle karşıladığı günlük giysiler ve okul üniforması edinir.
Ruh Cemiyeti’ndeki olaylardan sonra (ve animedeki Bount bölümlerinden en az birkaç hafta sonra) Rukia yaşayan dünyaya, artan Arrancar tehditiyle savaşmak için beş şinigami ile birlikte geri döner. Kurosaki ailesini onlarla kalmasına izin vermeleri için Yuzu ve Isshin’in (aslında Isshin Rukia’nın gerçek kimliğinin farkındadır) anında kandığı uyduruk, acıklı bir hikayeyle ikna eder ve sonunda Ichigo’nun kardeşleriyle kalabalık bir odayı paylaşır.

Geçmişi

Rukia ve ablası Hisana insan dünyasında öldükten sonra birlikte Rukongai’nin 78. Mıntıkası’na gelmişlerdi. Hisana, Rukia’yı hem kendine hem de ona bakmaya devam edemediği için bebekken terk etmişti. Rukia, Renji Abarai ve yaşıtı diğer çocuklarla tanışana kadar kendi başına büyüdü. Birlikte, hayatta kalmak için yiyecek çalarak idare ettikleri geçici bir aile oldular. Bu süre zarfında Rukia ve Renji ruhsal güçlerinin belirtilerini gösterdiler. Başlangıçta şinigami olmaya karşıyken bütün arkadaşlarının ölümü Rukia’yı daha iyi yaşayabilmek için akademiye katılmak konusunda harekete geçirdi.
Şinigami akademisinde Renji en üst sınıfa ve Rukia da ikinci sırada olana kabul edildi. Renji ve Rukia ayrı büyümeye başladılar ve bu arada Renji eğitimini arttırdı. Duygusal mesafeleri Rukia, Kuchiki ailesine katılmasını istediklerini söyleyene kadar aynı kaldı. Her ikisi de bir daha birbirlerini göremeyecekleri için böyle bir şeyi istemedikleri halde Renji, Rukia’nın fırsatı için sevinmiş gibi davrandı. Rukia isteksizce Kuchiki ailesine katıldı ve daha mezun olmadan ve birlik giriş sınavına girmeden hemen 13. Birlik’te göreve başladı. Rukia’nın bilmediği şey ise Byakuya’nın onu eşi Hisana’nın son arzusunu yerine getirmek için evlat edindiği idi.
13. Bölük’te, Rukia’ya mevki verilmemiştir. Daha sonra ortaya çıkar ki bu Byakuya Kuchiki’nin etkisi yüzündendir çünkü Rukia’nın tehlikeli görevlere gönderilmesini istememektedir. Rukia, bölük kaptan yardımcısı Kaien Shiba ile arkadaş olmuştu ve onun eşi 3. Mevki Miyako Shiba’yı da çok takdir ederdi. Miyako bir hollow tarafından öldürüldüğünde Rukia, Kaien ve bölük kaptanı Jūshirō Ukitake hollowu yakalamaya gitmişlerdi. Kaien hollowla tek başına yüzleşti fakat hollowun özel kabiliyeti onun zanpakutōsunu parçaladı. Rukia kılıcını çekip yardım etmeye davrandı ama Ukitake onu durdurdu ve Rukia’ya, Kaien’in savaşının kendi hayatından çok onur savaşı olduğunu söyledi. Eğer Rukia yardım etseydi Kaien’in hayatı kurtulacaktı fakat onuru sonsuza kadar zarar görmüş olacaktı. Bu arada hollow Kaien’in içine girip onu ele geçirdi. Ukitake hollowla yüzleşti fakat hastalığı hollowun Rukia’ya saldırmasına fırsat tanımış oldu. Kaien bir anlığına kontrolünü geri kazandı ve kendini Rukia’nın zanpakutōsununun üzerine attı. Rukia’ya ve Ukitake’ye onuru için savaşmasına izin verdikleri için teşekkür etti ve Rukia’nın kollarında öldü. Rukia cesedi Shiba ailesine getirdi fakat Kaien’in ölümündeki rolünden dolayı suçlu hissettiği için özür dilemekten korktu.

Güçleri

Rukia 13. Bölük’ün bir şinigamisi olarak bir şinigaminin ihtiyacı olan bir dizi standart yeteneğe sahiptir. İlk takdim edilişine göre, sadece temel becerilerini geliştirmiş gibi gözüken temel-seviyede bir zanpakutōsu vardır. Rukia’nın en büyük gücü kidō bilgisidir; bilinen yetenekleri bağlama, iyileştirme, arındırma ve yok etmedir. Renji, Rukia’nın hızlı olduğu için faydalı olduğunu söyler.
Güçlerini kaybettikten sonra Rukia, sınırlı bir seviyede kidō büyülerini kullanabilir fakat bu güçler hedefleri üzerinde hemen hemen hiç etki gösteremeyecek kadar zayıftır. Animenin Bount bölümlerinde, aksine, Renji’ninki ile aynı seviyede en az bir büyü kullanabilir (bu fark, kullandığı gigainin ilk seferkinden değişik olmasına mal edilir). Ruh Cemiyeti’ndeki olaylardan beri Rukia’nın şinigami güçleri neredeyse tamamen iyileşmiştir.
Rukia 13. Bölük’te, aslında mevki sıralamasında yer alabilecek kadar güçlü ve yetenekli olmasına rağmen mevkisiz bir şinigamidir. Kidō kullanımında yetenekli olmasının ötesinde zanpakutōsunun başlangıç salımı ( şikai)nı da tamamıyla uygulayabilir. Bununla beraber, kendisinin de itiraf ettiği gibi kılıcının kabiliyetleri eksiktir.

Sode no Şirayuki

Rukia’nın zanpakutō ismi Sode no Şirayuki (Sode no Şirayuki)dir. Şinigami güçlerini Ichigo’ya verdiği için mangadaki Ruh Cemiyeti bölümlerinden sonrasına kadar isimsiz kalmıştır. Şikai komutu ”danset” ( mae)tir.
Başlangıç salımında Sode no Şirayuki, Ruh Cemiyeti’ndeki en güzel zanpakutōlardan biri olarak görülmektedir. Kabzası, muhafazası ve bıçağı tamamen beyazdır. Beyaz bir kurdela kabzasının ucundan çıkar ve çember şeklini alır. Sode no Şirayuki’nin kontrolü daha çok Tōshirō Hitsugaya’nın Hyōrinmaru’su gibi buz üzerinedir fakat farklı bir usul kullanır. Kaname Tōsen’in Suzumushi’si ve Kisuke Urahara’nın Benihime’si gibi Sode no Şirayuki’nin birden çok yeteneği vardır.
Sode no Şirayuki’nin yetenekleri Rukia tarafından “danslar” olarak addedilir. ”İlk dans, beyaz ay” komutuyla Rukia hedefinin etrafında bir çember oluşturur ve çemberin içerisindeki her şeyi, yerden gökyüzüne kadar dondurur. ”Sıradaki dans, beyaz dalga” (tsugi no mai, hakuren) komutu Sode no Şirayuki’nin bıçağından büyük bir buz dalgası yayar. Son olarak, ”üçüncü dans, beyaz kılıç” ( san no mai, şirafune) komutu zanpakutōsunun buz kristalleri ile yeniden şekil almasını sağlar ve eğer parçalanırsa yolunun üzerindeki herşeyi delip geçer

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı